Acemi Gay Escort

      Acemi Gay Escort için yorumlar kapalı

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Amateur

Acemi Gay Escort

Bundan beş altı yıl kadar önce, bir kişisel ilan sitesinde ilginç bir ilanla karşılaşmıştım. İlanda tam olarak şu yazıyordu: “Oral Seksi Seven, Büyük Penisli (20 cm ve üzeri), Penis Büyüklüğü Testis Büyüklüğüyle Doğru Orantılı, Günde En Az 5 Defa ve Bol Miktarda Boşalabilen, Erken Boşalma Sorunu Olmayan, 25-35 Yaş Arasındaki Baylar. Aşağıda Yer Alan Numaradan Bize Adınızı, Beden Ölçülerinizi (penis dahil) Ve Yaşınızı Mesaj Olarak Atın, Sizi Arayalım”. Ben ilandaki aranan tüm özellikleri taşıyanlardan biri olarak uzun zamandır porno sektörüne girmeyi hayal edenlerden biriydim. Hem de bana göre kolay bir para kazanma yöntemiydi, hem de aldığın zevk yanına kar kalıyordu. Bu ilanın benim gibi biri için harika bir fırsat olduğunu düşünerek hemen bir mesaj yazdım: “Merhaba ben Erol, 190 boy, 85 kilo, 23 cm, 27 yaş”. O akşam bende kayıtlı olmayan bir numaradan aradılar. Arayan kişi bunun porno işi değil de olgun erkeklere yönelik bir tür escort hizmeti olduğunu söyleyince açıkçası biraz şevkim kırılmıştı. Fakat eğer işi kabul edersem bir hafta içinde, şu anda çalıştığım işimden aldığım aylık maaşın yaklaşık altı katını kazanacağımı söyleyince fikrim değişti. “Bu hafta Perşembe günü ofisimize yaptıracağınız bir CYBH testiyle gelirseniz, önümüzdeki haftasonunda çalışmaya başlayabilirsiniz”. CYBH’nin ne olduğunu bile bilmeden tamam deyip adreslerini aldım. Sonra araştırınca CYBH’nin “cinsel yolla bulaşan hastalıklar” olduğunu öğrendim. Bu testi nereden yaptırabileceğimi bilmediğimden arayıp sordum tekrar, “Hastaneye ya da yakınınızdaki bir laboratuvara gidin yaptırın, hepsi yapıyor”, dedi benimle konuşan adam, “Testinizin sonuçlarını almadan gelmeyin”.

Neyse gidip testi yaptırdım, açıkçası biraz da tırsmıştım bir şey çıkar mı filan diye ama çok şükür hiçbir şeyim yoktu. Geçmişte kondomsuz ilişkiye girdiğim de olmuştu çünkü ama şanslıydım herhangi bir hastalık çıkmamıştı. Perşembe günü verilen adrese gittiğimde, şahıs ve şirketlere geçici ofisler kiralayan bir işhanının dördüncü katında bir odaya yönlendirildim. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde odada sadece bir masa, bir çalışma sandalyesi, bir bilgisayar, bir palto asacağı ve bir de gelenler ziyaretçilerin oturması için bir koltuk bulunuyordu. Güleryüzlü ve temiz giyimli, altmış beş yaşlarında top sakallı bir adam oturuyordu masa başında. “Erol bey hoşgeldiniz, ben Çağlar”, diyerek kalkıp elimi sıktı. “Buyrun şöyle geçin lütfen”, diyerek beni önündeki koltuğa oturttu. Bilgisayarında bir şeyleri inceleyerek, “Testinizin sonuçları yanınızda mı?”, diye sordu. Hemen uzattım. “Geçmiş olsun”, dedi şöyle bir bakıp, “Temiz çıkmış”. Bilgisayarda bir şeyler yazdıktan sonra gözleri pantolonumun önüne düştü, “Kalkıp pantolonunuzu indirebilir misiniz?” Biraz şaşırmıştım. “Nasıl?…” “Erol bey pantolonunuzu indirebilirseniz bazı ölçümler yapmam, fotoğraflar çekmem gerekiyor”. Dediğini yaptım. Eline bir mesurayla penisimin inik halini ölçtü ve birkaç fotoğraf çekti, sonra “Bilgisayar ekranını şimdi size doğru çevirip bir porno izleteceğim size. Bu arada mastürbasyon yaparak penisinizi kaldırabilir misiniz?”, dedi. “Burada mı?…”, dedim. “Tabi ki. Bakın Erol bey utangaçlık yapacağınız iş için kesinlikle aramadığımız bir özellik…”. Sorun olmadığını söyleyerek otuzbir çekmeye başladım. “Yeterli…”, diyerek bu defa ereksiyon halindeki penisimi ölçtü ve fotoğraflarını çekti. “Son bir ricam olacak”, diyerek masasının çekmecesinden çıkardığı küçük boy kağıt bardağa boşalmamı istedi. Yaklaşık 10 dakika içinde bardağa boşalmıştım. Çağlar bey, hiç utanmadan bardağı alıp dudaklarına götürdü, içindekileri ağzına boşalttıktan sonra bir süre sonra, “Tadınız da iyiymiş”, diyerek yaptığı ölçümleri de bilgisayara girdi. Banka hesap numarımı da aldıktan sonra “Teşekkür ederiz, biz sizi arayacağız”, diyerek eliyle kapıyı işaret etti bana.

Cuma öğleden sonra telefonuma bir mesaj daha düştü: “Erol bey, yarın için ilk görevinizle ilgili zaman çizelgesi mesaj ekinde yer alıyor. Lütfen size verdiğimiz adrese kesinlikle tam saatinde varmaya ve oradan tam saatinde ayrılmaya dikkat edin. Her zaman taksi kullanın ve sürücüden de taksi fişi isteyin. Bu fişleri bize getirdiğinizde hesabınıza bir sonraki ayın ilk iş günü yatıracağız. Kişisel hijyene ve giyim kuşamınıza azami özen gösterin. Müşterilerinizin isteklerini yerine getirip onları doyuma ulaştırmadığınız, şikayet aldığınız takdirde ödemeniz kesinlikle yapılmayacaktır. Ödemelerimiz her hafta pazartesi günü hesabınıza yapılır. Bu gece iyi bir uyku uyumaya çalışın. İlk görevinizde kolaylıklar dilerim… Çağlar.” Mesaj ekini incelediğimde Cumartesi gün içinde adıma beş ayrı randevu alındığını, hepsinin de şehir merkezine yakın adresler olduğunu görünce bu işin bayağı kolay olacağını düşündüm. Gidip saçlarımı kestirdim. Ertesi gün giyeceğim kıyafetleri geceden hazırladım, çantama yedek çamaşır filan da koydum. Gece saat on gibi yatağıma uzanmıştım. Sabah uyandığımda da duşa girdim, traş olup nihayet evden çıktım. İlk randevuma gitmek için bir taksiye atladım. “Günaydın abi”, dedi taksici, “Çok şıksınız, nişan düğün fian mı var?”, dedi bana. O an belki de biraz abarttığımı düşündüm. “Yok, bir aile büyüğümüzü ziyaret edeceğim”, dedim. Kısa bir süre sonra sadece villa tipi evlerin olduğu zengin bir muhite gelmiştim. Taksiden inip site güvenliğine evi sorarak kolayca gideceğim evin kapısına bir on dakika önce gelmiştim.

İlk müşterim Kudret adında elli altı yaşında, pos bıyıklı, kısa boylu, tıknaz bir adamdı. Kudret bey, “Buyrun, buyrun”, diyerek beni kolumdan çekerek hemen içeri aldı, “Komşularım biraz meraklılar da, kusura bakmayın sizi öyle şey ettim hemen…”, dedi. “Önemli değil, Kudret bey’di değil mi?”. “Evet, siz de Erol’sunuz heralde”. Tanışma faslı kısa sürmüş, adam beni villanın ikinci katında kapısını anahtarla açtığı bir odaya çıkarmıştı. Duvarda benden birkaç yaş genç bir delikanlının basket oynarken çekilmiş resimleri falan vardı. Kudret beyin gençliğini andıran bu genç basketbol oyuncusuna benziyordu. “Oğlunuz mu?”, diye sordum. Kudret bey, “Erol’cum…”, dedi sanki sorumu duymamış gibi, “… Çok şık giyinmişsiniz ama benim sizden istediğim şey üzerinizdekileri tamamen çıkarıp, şu şortu ve çoraplarını giymeniz…”, diyerek bana kullanılmış ve kirli görünen bir şort ve bir çift beyaz çorap uzattı. Müşterime “hayır, olmaz” deme şansım olmadığını biliyordum. Hemen soyundum ve istediği gibi şortu ve çorapları giydim. “Yatağa uzanır mısınız?”, dedi. Ben Kudret beyi huzursuz etmemek için bir şey sormamaya karar vermiştim. “Siz uyuyormuş gibi yapın istiyorum, gözlerinizi kapatın şimdi ve ben söyleyene kadar da açmayın”. Açıkçası bu gözlerimi kapatma meselesi hoşuma gitmemişti ama çaktırmadan bakarım nasıl olsa diyerek gözlerimi kapadım.

Kudret bey çoraplı ayaklarımı yalayıp emmeye başladı önce. Çoraplarımı tek tek çıkarttıktan sonra diliyle parmak aralarına kadar girerek, ayak tabanlarımı yalayıp parmaklarımı emerek uzunca bir süre ayaklarımla ilgilendi. Daha sonra bacaklarımı öperek şortuma kadar uzandı, şortumu koklayarak “Ohhhh, ohhhh”, diyordu sanki muhteşem kokan bir parfümü kokluyormuş gibi. Elini şortumun içine kaydırarak çoktan sertleşmiş olan sikimi okşamaya başladı. Ben artık birazdan şortu indirip yalayıp emmeye başlar diye düşünürken Kudret bey eliyle şortumun içinde sikime otuzbir çekmeye başlamıştı. Üsterek giderek de hızlanıyordu. “Ben boşalacağım”, diyerek gözlerimi araladığımda Kudret beyin duvardaki resimlere bakarak dudaklarını yaladığını fark ettim. “Kapat gözlerini! Kapat! Kapat!”, dedi bana hemen ona baktığımı fark edince. Tam bu sırada daha fazla dayanamayarak şortun içine fışkırtmaya başladım. Kudret bey birden eğilerek sikimin kafasını şortun üzerinden ağzına aldı. Dilinin şortun içinden süzülerek ağzını dolduran spermleri yalayıp yuttuğunu hissedebiliyordum. Üzerimdeki şortu ve çorapları çıkarttı ve biraz sonra da, “Bu kattaki banyoyu kullanabilirsin”, diyerek beni odadan çıkarttı ve odanın kapısını kilitledi. Kudret beyin evinden çıktığımda “Ulan ne tuhaf adam ha”, dedim, “Herif resmen kendi oğlunu yalamak istiyor…”

Öğleden önceki ikinci randevum lüks bir apartman dairesindeydi. Kapıyı ağzında sigarasıyla Nadi bey açtı. Kırmızı yüzlü, altmış yaşın üzerinde kel bir adamdı. Kulağında da tek taş bir küpe vardı. “Ooo gel bakalım Erol hayatım, maşallah maşallah!..”, diyerek feminen bir şekilde beni içeri buyur etti. Kapıdan içeri adım atar atmaz da elini penisime atıp “Mmm ne kadar da iriymiş, dedikleri kadar var heralde…”, diyerek bir anda dudaklarıma yapıştı. Adam sabah kahvaltıdan beri epeyce içmişti belli ki çünkü alkol kokuyordu ağzı. Kazanacağım parayı düşünerek mecburen katlandım buna. Nadi bey beni beklerken alkol aldığı salona aldı beni. Genişçe bir koltuğa yanına oturttu, önümüzdeki sehpanın üzeri cipsten çikolataya kadar abur cuburla doluydu. “Ne ikram edeyim sana hayatım?”, dedi, “Bir şeyler içer misin?” Alkolle aram fena değildi ama iş başında içmemem gerektiğini düşünüyordum, “Yok ben almasam Nadi bey…?”, dedim. “Aaaa neden ama bebeğim, tek başıma mı içicem ben? Olmaz. Ay yok hayatta olmaz. Kabul etmem…”, diyerek dolaptan getirdiği bir birayı açtı bana. “Meyve suyu sayılır bu benim içtiklerimin yanında ayol”, dedi. Çağlar beyin görüşmeye gittiğimde dediklerini hatırlayarak müşterinin isteklerine uymam gerektiğine karar verdim. Biradan bir yudum aldım. Nadi bey yanıma sokulup göğsümü, göbeğimi ve bacaklarımı okşayarak, “Ay soyunalım mı hayatım?”, dedi. Soyunduk, bir eli sikimi kavrayıp okşamaya başladı, öteki elinde de rakı kadehi vardı.

Nadi bey benimle bir süre havadan sudan muhabbet ettikten sonra sikimi iştahla yalamaya, öpmeye başladı. Sürekli mutfağa gidip boşalan kadehini doldurup, buzlu su bardağıyla geri geliyordu. “Boynumdan tut hayatım, sikine doğru bastır iyice o kocaman sucuğun boğazıma otursun aşkım”, dedi artık iyice sertleşmiş sikimi yalarken. Ben bastırdıkça öğürüyor ama sanki bir daha sik bulamayacakmış gibi de emip yalamaya devam ediyordu. Bir yandan “Bu adam şimdi kucağıma kusarsa, valla billa kalkar giderim”, diye düşünürken tavanı seyrediyor, kucağımda “corf!, corf!”, diye sikimi emen Nadi beye bakamıyordum. “Boşalıyorum”, dedim tavandaki avizeye. “Ohhhh boşal benim erkek güzelim boşal! Mmmm! Ohhh!”, sesleri eşliğinde attırmaya başladım. Nadi bey ağzına dolan spermle daha da azmış, daha sert emmeye başlamıştı. Mecburen hevesi geçene kadar idare edecektim. Ama adam rakı kadehinden bir fırt çekip yine aletie yumuluyordu. “Haydi bir daha, daha vaktimiz var…” Saate baktım. Son on beş dakikada aklıma beni azdıran bir şeyler getirerek zorla bir posta daha boşaldım. Nadi bey hala emiyordu. “Nadi bey ben artık izninizi istesem”, dedim. Ses gelmiyordu adamdan. “Nadi bey!”, dedim birkaç sefer. Sonra başını tutup kaldırdım, artık numara mı yapıyordu, ne yapıyordu bilmiyorum ama herif beni emerken sızmıştı. Nadi beyi koltuğa yatırdım sonra kapıyı çekip çıktım.

Üçüncü buluştuğum adam mütevazi bir muhitteydi ama ev sahibi olan Türker bey evini zevkli bir şekilde döşemişti. “Hoşgeldin Erol, hadi gel bakalım içeri”, dedi içten bir şekilde. Türker bey, yetmişli yaşlarında, açık tenli, mavi gözlü bir beydi. Belli ki epeyce seyahat etmeyi seven biriydi, evin her yeri oradan buradan aldığı hatıra eşyalarla doluydu. Bana kahve ikram ederek, “Ben uzun yıllar üniversitede hocalık yaptım, hiç evlenmedim…”, diye başlayan çok da umursamadığım bir hayat hikayesine başladı. “Pek çok ülkeyi gezdim ama bir türlü oralarda bu işi yapmaya cesaret edemedim”, dediğinde dikkatimi yeniden ona vermiştim, “Benim bu ilk olacak… Biraz çekiniyorum ama seni gönderenler profesyonel kişilere benziyordu. Kılık kıyafetinden de gördüğüm kadarıyla sen de öylesin. Bak Erol, ben daha önce ne bir penise dokundum, ne yaladım, ne de içime aldım. Bunların hepsini yapmak var içimde ama ne kadarını yaparım bilemiyorum, beraber deneyeceğiz…”. Sonra Türker beyin yatak odasına girdik. Türker bey onu soymamı istedi, ben onu soyarken o da pantolonumun üzerinden penisime dokunuyordu. Utanıyor gibiydi artık göz teması hiç kurmamaya başlamıştı. Ben de üzerimdekileri çıkardım, ona sarıldım ve yatağa uzandık. Biraz öpüştükten sonra sikimi dibinden tutarak ağzına sürmeye başladım, önce yaladı filan derken ağzına aldı. Yılların özlemiyle yalıyor, emiyordu Türker bey. “Çok güzel ama çok büyük bir sikin var canım”, dedi, “Boşalırsan tadına bakmak isterim”. O taşaklarımı yalarken ben de otuzbir çekip boşaldım, hepsini yuttu ve “Hayal ettiğimden daha güzeldi”, dedi mutlu bir şekilde.

“İsterseniz sikebilirim de sizi, yarım saatimiz daha var”, dedim. Yüzü koyun uzandı ve bacaklarını ayırarak, “Pornolarda köpek sikişi yapıyorlar ya, öyle yapar mısın beni?”, deyince onu yatağın kenarına çektim. O dizlerinin üzerinde, ben ayaktayken deliğine sikimi sürtmeye başladım.” Hoşunuza gidiyor mu?”, dedim ama Türker bey sanki onu sikiyormuşum gibi inliyordu: “Aaaahhh, ıınnnnhhhh!”. “Türker bey daha girmedim ki…”, dedim. “Öyle mi? Aa ben girdiniz sanıyorum… Peki, peki bekliyorum”. Onun bu çömez halleri beni daha da azdırmıştı. Birdenbire canını yakmamak için işaret parmağımın ucuyla deliğini alıştırıyordum. Sonra derken kafasını soktum. Bayağı canı yandı ama bir süre sonra sikimin üçte biriyle sikmeye devam ettim. “Karnım çok ağrıdı nedense”, dedi. “Bir şey olmaz, rahat olun”, diyordum Türker beyin daracık deliğini sikmenin hazzını yaşarken. “Bilmiyorum, sankiii…. sankiii… ayyyy kakam geldi”, der demez koskoca adam çayırdaki inekler gibi dökmeye başladı arkasından. “Çok özür dilerim”, dedi ama ben gördüğüm manzara karşısında şoktaydım. Türker beyin yüzü kıpkırmızı olmuştu, “Haydi, lütfen banyoya gidelim”, diyerek önümden koşa koşa banyoya gitti. Kendisi temizlendikten sonra beni duşa kabine sokup kendi elleriyle sabunlayarak yıkamaya başladı çünkü ben elimi bile sürmek istemiyordum. Sürekli “Çok özür dilerim”, diyordu ama ben hala şoktan çıkamamış olduğum için bir tepki veremiyordum. Türker beyin evini apar topar terk ettiğimde bir sonraki randevuya yarım saat gecikmiştim.

Gittiğim yeni ev, deniz manzaralı muhteşem bir villaydı. “Ben Savaş”, dedi beni içeri buyur eden ev sahibi, “Hoşgeldin, lütfen ayakkabılarını çıkarma”. Geç kaldığım için çok üzgün olduğumu, akşam üzeri trafiğine takıldığım yalanını söyledim. Hiçbir şey söylemedi bununla ilgili olarak. Savaş bey biraz soğuk ve sinsi bir tipe benziyordu, ellili yaşlarda, kırlaşmış kıvırcık saçları ve griye çalan çakır gözleri olan bir adamdı. “Seni hemen mutfağa alacağım”, dedi, “Ama herhangi bir yere elini sürme!…” Hijyen takıntısı mıydı bu bilemiyorum. “Akşam yemeği mi hazırlıyorsunuz?”, diye sordum hemen. Sonra da “Lan amma çok soru soruyorsun, sana ne!”, dedim içimden, “Adam ne yemeği yemek istiyorsa onu yer”… Mutfakta ocağın üzerine döküm barbekü tavalarından birini yerleştiren Savaş bey görünen o ki konuşmayı benim yönetmemi istemiyordu, ben de sustum. Dolaptan selofana sarılı bir porselen tabakta çıkardığı kanlı büyükçe bir parça bifteği tavaya yerleştirdi. “Soyun ve otuzbir çekmeye başla! Çıplak halde sakın o sandalyelere oturma!”, dedi. Hayatımda ilk defa mutfakta soyunuyordum. Savaş bey tavadaki eti çevirirken yanıma yaklaşıp hafifçe kokladı beni. “Üzerinde tuhaf bir koku var sanki senin…”, dedi. Başıma önceki randevuda gelenleri düşündüm, tabi ki ona anlatamazdım. Kendime elimi süremediğim için belki de Türker bey beni yeterince temizleyememişti. “Ben isterseniz bir duşa girebilirim”. “Hayır sakın!”, dedi sertçe,” Böyle iyi…”

Ben biraz da huzursuz bir biçimde otuzbir çekmeye koyuldum. Savaş bey, tavadaki eti yeniden çevirdi, tuz ve baharat serpmeye başladı. Yüzüme bakmadan, “Büyük yumurtaların varmış, umarım yeterince bol boşalıyorsundur”, dedi. “Evet boşalabilirim sanırım”, dedim ama emin olamıyordum. Açıkçası mutfakta ya da bu adamda beni uyaran hiçbir şey yoktu. Kısa bir süre sonra Savaş bey eti tavadan alıp temiz ve büyükçe bir tabağa koydu. Gün boyunca koşturmaktan bir şey yiyemediğim için onu bana ikram edeceğini düşünüyordum. “Ben biraz daha pişmiş seviyorum…”, dedim. “Hayır ben böyle seviyorum”, dediğinde eti kendisi için pişirdiğini anladım. “Şimdi duvara yaslı duran şu üzerinde naylon örtü olan mutfak masasına otur, bacaklarını mümkün olduğunca iki yana aç ve sırtını duvara yasla”. Dediklerini harfiyen yerine getirdim. Savaş bey, tabağı bacaklarımın arasına yerleştirdi. Savaş bey bir çatal bıçak alıp karşıma oturdu. “Etimin üzerine boşalır mısın?”, dedi, “Ama boşalırken penisinin kafasına, özellikle de deliğine elini sürmeni istemiyorum!”. “Ben bu şekilde gelemeyebilirim…”, dedim. Sertçe çatal bıçağı masaya atıp yerinden kalktı. Plastik bir eldiven takıp avucuna biraz zeytinyağı damlatarak sikimi sertçe sağmaya başladı. On dakika sonra mikro dalgada hızla yeniden ısıttığı kanlı etinin üzerine birkaç yemek kaşığı dolusu sperm attırabilmiştim. Savaş bey, elindeki eldivenleri çöpe atıp masaya oturdu, etini yemeye başladı. Çatal ve bıçağı öyle hızlı kullanıyordu ki bıçağın fırlayıp penisime gelmesinden korkuyordum. Yemeğini bitirince bana bir paket ıslak mendil vererek, “Temizlenip gidebilirsin şimdi”, dedi. Yaklaşık son bir saatte neler olduğunu anlayamamış bir halde çıktım Savaş beyin evinden. Karnım açtı ama midem de bulanıyordu.

Son randevuma geldiğim ev bir apartmanın bodrum katında küçük bir evdi. Kapıyı oldukça şişman, kısa boylu ve uzun saçlı, kırklı yaşlarının ortalarında bir adam açtı. Üzerinde sadece bir tişört ve kısa bir şort olan Murat bey, “Bütün gün bu anı bekledim inan ki, haydi hemen başlayalım”, dedi. Beni büyük bir karyolanın bulunduğu yatak odasına aldı. “Bir dakika bekle”, diyerek hoplaya zıplaya odadan çıktıktan beş dakika sonra geri geldi. “Bunları kullanabilirsin”. Elinde Savaş beyin kullandığı plastik eldivenlerden vardı. Heralde onu sikerken penisiyle oynamamı istiyor diye düşündüm. Bu sırada Murat bey soyunmuştu, o şişman bedeniye adeta kocaman bir bebeği andırıyordu. Ben de soyunup eldivenleri taktım. “Vazelin şurada…”, diyerek bana yatağın kenarındaki komodinin üzerindeki bir kavanozu işaret ediyordu. Kavanozu açıp bir parça vazelin aldım, tam penisine sürecekken, “Napıyosun?!!”, dedi. “Sikerken sizi de getiririm diye şey ettimdi ben…” Murat bey kahkahayla gülerek, “Hayır adamım, onu sen deliğime sürüp elini dirseğine kadar sokacaksın. Ben de sana otuzbir çekip döllerini yutacağım”. Jeton biraz geç düşmüştü bende ama bu kesinlikle benim yapabileceğim bir şey değildi. Özellikle de Türker bey beni tuvalet olarak kullandıktan sonra. “Murat bey bu benim yapabileceğim bir şey değil”, dedim. “Nasıl yani?”, dedi, “Ben boşuna mı o kadar para ödedim o ajansa?” “Paranızı geri iade ederler, merak etmeyin”, dedim. “Bana bak, bütün gün bekleye bekleye zaten iyice azdım, en azından o taşaklarını kurutmadan hiçbir yere gidemezsin… Murat Bey’in bu kadarına razı olduğunu düşünerek ard arda üç sefer boşaldım ağzına. O bir yandan yapabildiği kadarıyla elini bileğine kadar içine sokuyordu ama ben hiç ilgilenmiyordum. Hatta o spermlerimi yalayıp yutarken ben duvardaki bir tabloya diktim gözlerimi ve bir an önce bu günün bitmesini diledim. Nihayet gün sona ermişti.

Eve döndükten sonra duşa girip uyumuşum, bu sırada Çağlar bey’in mesajı gelmiş ama ben mesajı sabah uyandığımda aldım: “Erol bey, üzülerek sizinle çalışmaya devam edemeyeceğimizi bildirmek isterim. Gün boyu gittiğiniz müşterilerimizin tamamı hakkınızda olumsuz geri bildirimlerde bulundular. Kudret beyi kişisel zevkleriyle ilgili sorguya çekmişsiniz, çok rahatsız olmuş. Nadi beyi de içirip sarhoş etmişsiniz, beraber olup olmadığınızı bile hatırlamadığını söylüyor. Türker beyle de bir kaza yaşanmış, sonrasında da kendisini çok mahcup etmişsiniz. Zaten büyük bir organınız varken neden sert seks yaparak böylesi bir kazaya yol açtığınızı şahsen anlayamadık. Savaş bey çok geç geldiğinizi ve lağımdan çıkmış gibi *** koktuğunuzu söyledi. Son olarak da Murat beyin de hiçbir isteğini yerine getirmemişsiniz. Bu durumda anlaşmamız gereği size herhangi bir ödeme de yapamıyoruz. Bilgileriniz derhal sistemimizden silinecektir. Lütfen bizi arayıp rahatsız etmeyiniz.” Mesajı okur okumaz hemen “Sizin ta ananızı, bacınızı, yedi sülalenizi ***…” diye mesaj attım ama ona da dönmedi Çağlar bey. O günden sonra da bir daha böyle işlere bulaşmamaya yemin ettim dememi bekliyorsunuz değil mi?… Birkaç ay sonra bir partide Türkiye’ye gelen bir Amerikalı porno yapımcısıyla tanıştım, adam beni ülkesine davet etti. Önümüz yaz Kaliforniya’da olacağım, artık dönünce size oraları da anlatırım.

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32